14 Aralık 2011 Çarşamba

Bu termoslardan Türkiye'de niye yok?


Geçen bahar, yazın eve girmeyeceğimizi düşünerek harıl harıl bebek termosu arayışına girmiştim. Fotoğraflardakileri bir arkadaşımda görüp çok beğenmiştim. Lakin o da Türkiye'den almamış, Amerika'daki bir arkadaşına getirtmiş. Bir umut internetin altını üstüne getirdim ama yok yok yok. Anlayabilmiş değilim; neden sporcu termosu, çay termosu vs. her türlü termos yurdumda mevcutken bebek termosu yok?

Derken, Amerika'dan getirtmeye karar verdim ben de. Yakınlarda gelecek biri yoktu. Araştırdım, www.borderlinx.com'u buldum ve Amazon üzerinden sipariş verdim. Elime ulaşması bayağı sancılı oldu gerçi; yanı sıra bebek şampuanı, losyonu vs. de istemiştim, gümrüğe takıldık. Sonrası vekaletnameler, bekleyişler, uzun ve sıkıcı bir hikaye.

Neyse, annelere diyeceğim odur ki, ne yapın edin iki tane termos edinin. Yaz-kış miniklerin püreleri birkaç saat sıcak, yoğurtları vs. de soğuk kalsın. Ve atın kendinizi sabahtan dışarıya. Bebeğiniz yemeklerini ağaçlara, denize, kedilere baka baka yerken siz de açık havada nefeslenin, tazelenin. Unutmayalım, en mutlu anne dışarıya çıkan annedir. :)

1 Ekim 2011 Cumartesi

İyi ki doğdun Lara kurabiyesi


Biricik kızım 13 Eylül'de 1 yaşına bastı. Annesi de ona Lara kurabiyesi yaptı! Kendimden bu performansı beklemezdim. Motivasyonumu taa hamileyken bugünü düşünüp Tchibo'dan aldığım harf kalıplara ve bir yerlerden bir şekilde edindiğim sevimli hayvancık kalıplara borçluyum. 


İtiraf ediyorum, işi zevkli hale getiren bu şeyler olmasaydı benim gibi mutfakla arası iyi olmayan birinin bu işe girişmesi pek mümkün değildi!! Zaten üzerlerine yumurta sürmeyi unutmuşum... Ayrıca laf aramızda, biraz sert oldu; unu fazla kaçırmışım. Bisküvi de diyebiliriz benimkine :) Neyse... 

İşte Lara Kurabiyesi'nin tarifi: 

250 gr. şeker
250 gr. ateşte eritilip ılıtılmış tereyağı
4 yumurta
Bir tutam tuz
Aldığı kadar un
Üzeri için çırpılmış 2 yumurta sarısı
Bir tutam tarçın
Yarım çorba kaşığı limon rendesi
Şekeri ve yumurtayı çırpın.
Tereyağı, limon rendesi ve tuzu ekleyin. 
Unu azar azar ekleyin. 
Hamuru 1 saat dinlendirip 2-3 mm. kalınlığında açın.
160 derecede 20-30 dakika pişirin. 

Ham hum afiyet şeker!


Ve... İyi ki doğdun Lara'm. Anne seni çok seviyor. 

22 Ağustos 2011 Pazartesi

Kaşık sende bebek...

6. ayından itibaren, "haydi Lara  biberonunu kendin tut", bak Lara bu alıştırma bardağı, haydi suyunu kendin iç bakalım"  derken sevgili kızım 11 aylık oldu ve artık kaşığıyla mamasını kendisi yiyebiliyor. Tabii ki benim yardımlarımla...

9. ayından beri öğlen püresini yedirirken Lara'ya da bir kaşık veriyor ve ne yaptığını gözlemliyordum. Bekleneceği üzere, ilk önce ve en çok dişlerini kaşımak için kullandı. Hiç şaşırmadım. Derken, bir gün beni taklit etmeye başladı; kaşığı sarsakça tabağa daldırıp mama almaya çalıştı. Eh, haliyle beceremedi. Zaten asıl önemli olan aletin nasıl kullanıldığını çözmüş olmasıydı.

Son bir haftadır kendimize bir yöntem geliştirdik. Ben "Anne kaşığa mama doldursun, Lara yesin" diyorum, kaşığını bana veriyor, biraz püre koyup "Şimdi Lara yesin" diyorum ve hoop kaşığı alıp ağzına götürüyor. Mamayı güzelce yedikten sonra bir de sıyırıyor :)

Kaşığa her gün biraz daha hakim oluyor; her denemede daha da ustalaşıyor. Ona bir şeyler öğretmekten, yeterince sabırlı ve yavaş davrandığımda bir şeyleri nasıl kolayca öğrendiğini görmekten çok mutlu oluyorum. Bebekler konuşamıyorlar belki, fakat bizim sandığımızdan çok daha fazlasını anlıyorlar.

Bebek Lara, o kadar tatlısın ki, bazen hep böyle kal, zaman o mama sandalyesinde donsun istiyorum. Ama şunu bil ki hayatta birlikte keşfedeceğimiz, kaşıkla yemek yemekten çok daha zevkli şeyler var. Sen anneye bakma, güzel güzel büyü bir an önce :) 


18 Ağustos 2011 Perşembe

Birkaç süper kitap ve eğlenceli yemek saatleri

Neşeli Saklambaç serisinden bahsediyorum. 4 kitaptan oluşuyor; Harr Harr! (yani içinde arslan, kaplan, maymun vs. safari hayvanları olan), Havv Havv! (kedi, köpek, civciv vs. nispeten daha sakin hayvanlar olan), Biip Biip! (taşıtlar; tren, itfaiye arabası filan var) ve Bıcı Bıcı! (Penguen, kurbağa, ördek vs. sulak hayvanlar).

Lara'ya ilk önce arslanlısını almıştım. Odası, çarşafları vs. her şeyi safarili diye... (Zaten Lara'nın ilk tanıdığı hayvan aslan; kazara görse merhabaa diye boynuna atlayacak). O kadar sevdi ki, bir daha elinden düşürmedi.

6-7 aylıkken saklambaç kapaklarını kaldırmayı öğrendi, 9 aylıkken bir gün maymunun sesinin aynısını çıkarıverip beni dumur etti, 11 aylık oldu hâlâ günde 100 kez baksa sıkılmıyor. Her çıkarttığımda (ortalıkta bırakamıyorum, yiyor çünkü!) ilk kez görmüş gibi seviniyor.

İşin en güzel tarafı, biz bu kitapları çoğunlukla mama sandalyesinde okuyoruz. Kahvaltı ve öğlen yemeği süper geçiyor. Hiç zorlanmadan, yorulmadan... Aslan kükredikçe Lara ağzını açıyor, hoop bir kaşık... 

Fil böğürüyor (eheh evet böğürüyor, çok komik), bir kaşık daha. "Laraa, göster anneye baykuş nerede?" Lara o minik elini kapağın altına sokup baykuşu açıyor ve püre bitti!

Özetle, bu seri hem kitap okumayı şimdiden sevdiriyor, hem ince motor becerilerini geliştiriyor, hem hayvanları öğretiyor, hem de bazen her anneyi çıldırtan yemek saatlerini eğlenceli hale getiriyor. Eh, daha ne olsun? 

13 Temmuz 2011 Çarşamba

Püreli makarna Piccolini ve hayalperest anne...

Lara'yla insan gibi masaya oturmuşuz, öğlen yemeği yiyoruz. Köfte, patates, Havuçlu-Balkabaklı Piccolini, yoğurt... Bir yandan da yeni öğrendiği bir şarkıyı söylüyoruz. Akşamüstü çocuk tiyatrosuna biletimiz var. Giderken belki dondurmacıya uğrarız...

...diye hayallene hayallene makarna rafından kasaya kadar gelmişim. Sepetin en üstünde Piccolini.Yeni çıkmış. %25 sebze püresi içeren, daha önemlisi 6 dakikada pişen, %100 doğal içerikli makarna. İster Havuçlu-Balkabaklı, ister Kabaklı-Ispanaklı, ister Domatesli-Havuçlu.

Püre, uyku, oyun, püre... döngüsünden arada fenalıklar geçiren, sebze-et-tahıl üçlüsünü hep aynı şekilde pişirme işine giderek daha çok üşenen bir anne olarak son zamanlarda sıkça yukarıdaki hayali kurar olmuştum. Piccolini de üstüne tuz biber ekti. Haydi Lara, büyü artık bak makarnalar, dondurmalar oooh  :)

Not: Havuçlu-Balkabaklısını iki makarna düşkünü olarak babacıkla denedik. Hiç fena değil.

9 Haziran 2011 Perşembe

Ta-taaa! İlk tatil...

Lara 19-29 Mayıs arasında ilk tatiline çıktı. Hem de oldukça uzağa, İtalya'ya gitti.

Hazırlık aşamasında ben bir stresli bir mutlu çarpan kalbim yüzünden dengesiz kadının teki oldum. Aman bir şey unutmayayım listesi yaptım; 4 sayfa tuttu. 

Bezden pekmeze, ıslak mendilden bisküviye her şeyi götürdüm (pişman da olmadım). Yok böcek sokarsa kremi, yok alışık olduğu organik şampuanı falan filan derken koca bavulun yüzde doksanı Lara'nın oldu. Biz de iki kişi bir köşeciğe sığıştık :)

İşte ilk tatilimizdeki beslenme maceramız:
  • Götürmediğim şeylerden ikisi kavanoz maması ve hazır meyve püresiydi. Mamaları yine günlük ve taze hazırlayacaktım. Zorda kalırsam nasıl olsa orada Milupa vs. bulurum sandım, ama yanıldım. Süpermarkette sadece İtalyan markaları vardı (bkz. Mellin, Plasmon, Coop).
  • Sebze almak için her gün kurulan pazara gittik. Fakat Lara'nın yediklerinden sadece taze fasulye ve kabak bulabildim. Çok sevdiği kereviz, enginar, pancar, minyatür soğan vs. gibi sebzeler yoktu. Kuşkonmaz gibi bolca bulunan ama bilmediğim sebzeleri denemeye ise doğal olarak çekindim.
  • Et ve tavukta bir sorun yoktu, hatta nefislerdi diyebilirim.
  • Püre yaptığım makineyi ne gerek var diye götürmedim. Buharda pişirme aparatı (şu tencerenin içine koyulan şemsiye kılıklı şey) aynı işi görürdü nasıl olsa... Sebzeleri ve eti onda pişirip el blenderıyla püre haline getirdim. Anlamadığım bir şekilde Lara sevmedi. Yaptığım pürelerin hepsi birkaç kaşıktan sonra malesef çöpe gitti.
  • Madem öyle, gidip kavanoz maması alalım dedik. Lara hazır mama sevmiyor ama belki bu kez seveceği tutardı. Karışık sebzelisinden buldum. Organik olduğunu görünce içim daha bir rahatladı. Tek sorun içinde et olmamasıydı. Et ve tavuk ayrı kavanoz mamaları olarak satılıyor. Bir kaşık et, bir kaşık sebze formülünü denedim. Beklediğim üzere Lara birkaç kaşıktan sonra burun kıvırdı. Hiç istemediğim halde bisküviyle kandırarak yedirmek zorunda kaldım. 
    • Meyve püresi sorun olmadı. Lara orada elmayı armutu kıtır kıtır ısırarak yemeye başladı. Tabii biraz uzun sürüyor böyle :) "Hemen ye de bitsin şu mama seansları" dediğim noktalarda oranın hazır meyve pürelerinden verdim. Sevdi.  
      • Yoğurdun kıvamını bir türlü tutturamadım. Hazır bisküvili bebek yoğurdu buldum. Lara parmaklarını yaladı. Dayanamayıp kendim de yedim. 

      Sonuç olarak Lara tatil boyunca çok da ideal beslenmedi. Belki orada diş patlattığından (bir gün sürdü gerçi), belki sebzeleri sevmediğinden, belki başka sebeplerden. Peki ben bunu kafaya taktım mı? Hayır. Uyku düzeninin bozulmaması, yatağını yadırgamaması gibi meseleler benim için daha önemliydi.

      Sadece, bir dahaki yurt dışı tatilimize buharda pişirme makinemi, sebze-meyve pürelerimi ve Lara'nın sevdiği taze sebzeleri mutlaka götüreceğim. Çünkü, sevgili kızım tatilden döner dönmez kendi usulümüzde, alışık olduğu sebzelerle yaptığım püreleri  tabağı sıyırana kadar yedi :)

      16 Mayıs 2011 Pazartesi

      Mama sandalyesinde oyalanması için pratik bir çözüm...

      Lara en başından beri mama sandalyesinde bir şeylerle oyalanmak istiyor. Kitap, oyuncak, ıslak mendil kutusu, ne olursa... Ama sürekli yere atıyor.

      Bir ara çözüm olarak görüp şu altı vantuzlu mama sandalyesi oyuncaklarından bile aldım (bkz. Fisherprice Sevimli Dostlar, Chicco Sevimli Dönen Balık Mama Sandalyesi Oyuncağı) ama hikaye... Lara'ya vantuz da işlemedi :)

      Derken, çok pratik başka bir çözüm geldi aklıma: Mama sandalyesine sticker yapıştırmak! Üç dört grup kabartmalı sticker aldım; mikili, kedili vs. Aynı şeylere bakmaktan sıkılırsa elimin altında yedek olsun diye.

      Sonuç mu? Mükemmel! Lara onlara elleyip yerlerinden çıkarmaya çalışırken (ve çıkaramazken- bu sefer vantuz sağlam eheh) mamasını bitirdi. Artık dokun-hisset kitabına dönüşen mama sandalyesini daha bir seviyor sanki.

      Bakalım bu çözüm bizi ne kadar idare edecek... :)

      14 Mayıs 2011 Cumartesi

      İştahsız çocuklara "Anne Yemekte Ne Var?" dedirtmek için...

      Bebek Lara o kadar tatlı ve eğlenceli ki, çabuk büyümesini istemiyorum. Ama tesadüfen rastladığım bir kitap, bir an önce büyüse de ona bu mamalardan yapsam dedirtti bana.  

      Anne Yemekte Ne Var?, zaman zaman geçici olarak bazı yiyeceklere direnç gösteren -yani iştahsız tabir edilen- çocuklar için beslenmeyi eğlenceye dönüştürmeyi amaçlıyor ve tabakları süslüyor! 

      Tabaklar ana yemekler, kahvaltılıklar ve meyveler olarak üç grupta toplanmış.

      Pilav, salatalık, zeytin... akla gelebilecek her şeyden sevimli hayvanlar, komik suratlı figürler yapılmış. Meyveden yapılan figürlerin Çıtırık, Pıtıcık, Fırfır gibi şirin isimleri var.

      Lara 4. ayından beri benimle birlikte kitabı incelemeye bayılıyor. Hatta penguenli sayfanın köşesini kaşla göz arasında kemirmiş. Eh, n'apalım, dayanamamış :) 


      Eğlencesi bir kenara, Prof. Dr. Benal Büyükgebiz ve Dilek Baş tarafından hazırlanan kitapta beslenmeyle ilgili çok faydalı bilgiler var. 

      Yemekte eğlence arayan iştahsız bebeklerin annelerine -ya da benim gibi, yaptığı mamalarla bebeğini kendisine hayran bırakmak isteyenlere :)- tavsiye edilir.

      8 Mayıs 2011 Pazar

      Kıtır kıtır bisküvi keyfi

      Geçenlerde Lara'nın eline bisküvi tutuşturayım bakalım ne yapacak dedim. Yoğurduna kattığım Hipp organik bebek bisküvisinden... Eline alınca şöyle bir evirdi çevirdi, "bu ne ola ki?" bakışlarından attı ve ikinci klasik hareketle hop ağzına götürdü. Her zamanki gibi önce yüzünü ekşitti, ama bu en fazla iki dakika sürüyor.
      Derken "kırt" etti alttaki iki diş :) Şaşkın şaşkın birbirimize baktıktan sonra parmaklarını incelemeye girişti. Bisküviyi ezdi, büzdü, bir daha ısırdı. Isırırken zorlandığı için ifadesi çok komikti. Bisküviyi gözümün önünde  ısıra ısıra bir güzel bitirdi.
        
      Benim annelikte en keyifli anlarım Lara'nın yeni bir şeyle tanıştığı anlar. O'nun için dünya o kadar yeni ki, heyecanını, merakını izlerken büyüleniyorum. Şaşırabilmek ne kadar nefis bir şey!

       
      Umarım yaşam Lara'yı hep böyle heyecanlandırır :)


      4 Mayıs 2011 Çarşamba

      7. ayın torpili: Etli sebze püreleri

      Etli / tavuklu püre yaparken, önce tahılı (pirinç, mercimek, bulgur, irmik) buharda / kaynatarak pişiriyoruz. Bu arada eti / tavuğu haşlıyoruz. Sebzeleri minik minik doğradıktan sonra et ile birlikte buharlıyoruz / haşlıyoruz (et iki kere pişmiş oluyor böylece). En son, normal sebze püresi yapar gibi, zeytinyağını ekleyip hepsini birlikte rondoluyoruz.

      İşte benim özenle uydurduğum, Lara'nın da "eline sağlık annee" der gibi bakarak yediği etli püreler:

      Dana Etli Pırasalı Püre

      Yarım patates
      Yarım havuç
      Yarım pırasa
      Yarım yer elması
      Yarım küçük soğan (en küçük olanlardan)
      1 diş sarmısak
      50 gr. yağsız dana eti
      1 tatlı kaşığı kırmızı mercimek
      1 çorba kaşığı zeytinyağı
       


      Tavuklu Semizotlu Püre

      Yarım patates
      Yarım havuç
      Yarım mini soğan (en minik olanlardan)
      8-10 yaprak semizotu
      50 gr. tavuk göğüs
      1 tatlı kaşığı kırmızı mercimek
      1 yemek kaşığı sızma zeytinyağı

      Dana Etli Balkabaklı Püre

      Yarım patates
      Yarım havuç
      Bir küçük dilim balkabağı
      Birkaç top karnabahar
      50 gr. yağsız dana eti
      1 çorba kaşığı pirinç
      1 yemek kaşığı sızma zeytinyağı

      Tavuklu Taze Fasulyeli Püre

      Yarım patates
      Yarım havuç
      3 taze fasulye
      Yarım kırmızı tatlı biber
      50 gr. tavuk göğüs
      1 çorba kaşığı bulgur
      1 çorba kaşığı zeytinyağı

      Tavuklu Kerevizli Püre

      Yarım patates
      Yarım havuç
      Yarım küçük kereviz
      10-15 bezelye
      Yarım küçük soğan (en küçük olanlardan)
      1 diş sarmısak
      50 gr. tavuk göğüs
      1 çorba kaşığı pirinç
      1 çorba kaşığı zeytinyağı

      Dana Etli Pancarlı Püre

      Yarım patates
      Yarım havuç
      Yarım pancar (küçük boy)
      Yarım yer elması (küçük boy)
      50 gr. yağsız dana eti
      1 çorba kaşığı kırmızı mercimek
      Yarım soğan (en minik olanlardan)
      1 çorba kaşığı zeytinyağı



      Tavuklu Yerelmalı Püre

      Yarım patates
      Yarım havuç
      Yarım yer elması
      Yarım kırmızı tatlı biber
      50 gr. tavuk göğüs
      1 çorba kaşığı bulgur
      1 çorba kaşığı zeytinyağı

      Dana Etli Enginarlı Püre

      Yarım patates
      Yarım havuç
      Yarım enginar
      Küçük bir avuç bezelye
      Yarım soğan (en minik olanlardan)
      İki üç sap dereotu
      50 gr. yağsız dana eti
      1 çorba kaşığı pirinç
      1 çorba kaşığı zeytinyağı

      Tavuklu Taze Kırmızı Biberli Püre

      Yarım patates
      Yarım havuç
      Yarım taze kırmızı biber
      Yarım kereviz (küçük boy)
      Küçük bir avuç bezelye
      50 gr. tavuk göğüs
      1 çorba kaşığı pirinç
      1 tatlı kaşığı irmik
      1 çorba kaşığı sızma zeytinyağı

      Tavuklu Pancarlı Püre

      Yarım patates
      Yarım havuç
      Yarım pancar (orta boy)
      3 taze fasulye
      Yarım soğan (en minik olanlardan)
      1 küçük diş sarmısak
      50 gr. tavuk göğüs
      1 tatlı kaşığı kırmızı mercimek
      1 tatlı kaşığı irmik
      1 çorba kaşığı zeytinyağı

      29 Nisan 2011 Cuma

      Uydurmasyon etli sebze çorbası

      Dün Lara püre yemekten sıkılmıştır diye düşünüp sebze çorbası uydurdum. O sıkılmasa bile bana fenalık geldi her gün aynı şeyi görmekten. Bunca rutinin arasında küçük bir değişiklik bile iyi geliyor. Çorba yedirmek püre yedirmeye göre daha zor haliyle. Döke saça yedik. Ama yedik nihayetinde. Biraz fazla sulu olduğunu da kabul ediyorum. Eh, ilk denemeydi. Benim bebeğim de yesin derseniz işte tarifi:

      Yarım patates
      Yarım havuç
      Bir avuç taze bezelye
      Yarım kereviz
      Yarım pırasa
      50 gr. yağsız dana eti
      Yarım çorba kaşığı zeytinyağı
      1 çorba kaşığı pirinç

      Sebzeleri, pirinci ve eti ayrı ayrı haşlıyoruz.
      Sebzeleri suyunun içinde blenderla eziyoruz.
      Eti ekleyip hepsini birlikte tekrar eziyoruz.
      Zeytinyağı ekliyoruz.

      Deneyecek bebeklere şimdiden afiyet olsun.

      25 Nisan 2011 Pazartesi

      Yemekte kızıyla dağıtan anne...

      Herhalde şu çelişkiyi yaşayan tek anne ben değilimdir: Keşfetme dönemindeki çocuğumu istediği kadar özgür bıraksam biliyorum ki daha çok yorulacağım, bırakmasam onun merakına, yaratıcılığına, hayal gücüne ket vurmuş olacağım. Hımm... Ne derece kendimi düşünüp, ne derece fedakar olmalıyım? Dengeyi nasıl sağlayacağım? 

      Bir süredir kafamda dönüp dolaşan sorular bunlar... Çünkü Lara bu aralar, yaşının gereği, inanılmaz bir enerji ve merakla her şeye saldırıyor. Tabii püre tabağına da...

      Yemek yerken tabağına uzanıp beni sabote etmesin diye oynaması için boş bir tabak ve kaşık veriyorum. Fakat artık her şeyi hemen yere atıyor. Oyuncak veriyorum, atıyor. Kitap veriyorum, atıyor. Islak mendil paketi, atıyor. Tabii önce hepsini ısırıp püreye bulayarak!

      Dün hem yere atamayacağı, hem de bir süredir merak ettiği için önüne bir miktar püre koydum. Minik parmaklarıyla anında mıncıklamaya başladı. Şaşkın gözleriyle en ince pütürlere kadar inceledi. Bu sırada yanaklar şişip aşağı sarktı, dudaklar uzadı :)


      Hemen fotoğraf makinesini kaptım. O kadar mutluydu ki, anında kocaman gülerek poz verdi. Püreyle işi bitince kaşık, kitap ve ıslak mendil paketiyle -bu sefer hemen yere atmadan- oynadık.

      Yemek seansının sonunda mama sandalyemiz "biraz" dağıldı. Lara püreli ellerini saçına ve göz kapağına sürdü, biraz pasaklı çocuk oldu. Ben dağınıklığı biraz daha yorularak topladım. Ama değdi. Çok eğlendik.


      Ara sıra dağıtmakta herkes için fayda var :)

      23 Nisan 2011 Cumartesi

      Lara'nın mama kapları...


      Bana Lara'nın fotoğraflardaki mama kaplarını soranlar oluyor. Marka Tupperware. Çok çok sevdiğim birinin Lara'ya hediyesiydi. O kadar kullanışlı ki, başka mama kabına ihtiyaç duymuyorum. Kaşığı, çatalı ve damlatmayan, yanları kulplu alıştırma bardağı da var. Renklerine zaten bayılıyorum (malum turuncu yeşil, eh turkuaz da fena gitmemiş :)

      En büyük özelliği kesinlikle hava geçirmemesi. Kapakları o kadar sıkı olmasına rağmen çok kolay kapanıyor. Mamaları dışarıda yedireceksem dökülme tehlikesi olmadan, hijyenik şekilde taşıyabiliyorum. Hem de bebek arabasının altında :)

      Bir ara kaşığını kaybetmiştim, tekrar almak için bakındım bakındım bulamadım. Meğerse Tupperware doğrudan satış sistemiyle satılıyormuş (Avon, Oriflame vs. gibi). Ben bunu öğrenene kadar Lara'nın babacığı hepsiburada'dan buldu neyse ki. Gittigidiyor'da da rastladım. 

      İncelemek isteyen için www.tupperware.com










      22 Nisan 2011 Cuma

      Tam aynı tatlardan sıkılmıştı ki...

      Et ve tavuk imdadımıza yetişti. 7. ay bittiğinden beri Lara'nın sebze püreleri artık etli! Bu değişiklikten Lara memnun kaldı mı? Hem de nasıl!

      İşte ete ve tavuğa geçiş düzenimiz:
      • Haftanın 6 günü, pürelerine 50'şer gr. et / tavuk katıyoruz
      • 4 gün kırmızı et, 2 gün tavuk göğüs
      • Eti / tavuğu önce haşlıyoruz, sonra sebzelerle birlikte buharlıyoruz. Böylece iki kez pişmiş oluyor. 
      • En son sebze, tahıl ve zeytinyağıyla birlikte rondoluyoruz. 
      Ben etleri kasaba 50'şer gr. halinde paketletiyorum, böylece buzluktan alıp hop diye kullanabiliyorum. Malum, annelik = pratik yöntemler bulma sanatı :)

      21 Nisan 2011 Perşembe

      I-ıııh! Yemiycem işte!

      Her yeni anne gibi, belli bir düzen kurduktan sonra "umarım bozulmaz, umarım değişmez" diye vıdı vıdı konuşan bir bilinçaltım var. Ve her yeni anne gibi o kaçınılmaz deneyimle yüzleştim geçenlerde: Lara püresini yememeye başladı!

      Bir denedim, iki denedim, zorlamadım. Ertesi gün baktım, yine yemiyor. Yemiyor derken, birkaç kaşık yiyor ama iki gün öncesine kadar tabağını sıyıran bir çocuğa göre yemiyor. Üstelemedim ve doktoru aradım. Malzeme azalt dedi. Örneğin, havucu çıkar... Ya da patatesi. Püreyi sadeleştir. Tatlardan sıkılmış olabilir. Bu da sökmezse biraz pekmez ekle.

      İkisi de işe yaradı. Önce malzemesi azaltılmış püreyi verdim, daha çok yedi ama yine kısa sürede burun kıvırdı. Pekmezi ekledim, yemeye devam etti ve bitirdi.

      Sonradan ortaya çıktı ki, grip başlangıcıymış aynı zamanda. Huysuzluğu biraz da ondanmış. Bu 1 hafta kadar sürdü böyle.

      Şimdi eskisi gibi yiyor (oh!). Bebeği birden yememeye başlayan tecrübesiz anneler hemen paniğe kapılmasınlar diye paylaşmak istedim :)

      20 Nisan 2011 Çarşamba

      Düzenli öğünlere geçtik... Büyüyor mu ne?

      Evet, büyüyor :)

      Büyürken her şey sürekli değişiyor, yeni şeyler ekleniyor, anne önce panik, sonra adapte oluyor. Arası heyecan, mide sancıları, merak...

      6. ay rutin kontrolünde doktorumuz bir dolu yeni şey anlatmaya başlayınca kalemi kağıdı nasıl çıkardığımı şaşırdım. Öğünler, yoğurt, meyve püresi, kahvaltı mamaları, kaşık mamaları, saatler...

      Bebekli hayatın loop yapan kafa sesi: "Off çok karmaşık, ya beceremezsem, ya bir şeyleri yanlış yaparsam..."

      Bebekli hayatın loop yapan gerçeği [neyse ki]: "Yapınca gördüm. O kadar da zor değilmiş."

      Velhasıl, Lara 6. aydan itibaren düzenli öğünlere geçti. Şöyle ki:

      8:00 - 9:00: Kahvaltı
      13:00-13:30: Sebze Püresi
      16:00-16:30 Yoğurt (haftada 5 gün)
      17:00-17-30: Meyve Püresi
      20:30-21:00 (uyku öncesi): Anne Sütü / Kaşık Maması
      24:00: Anne Sütü / Biberon Maması

      Aralarda her istediğinde emiyor. Bu programdaki saatler her ne kadar bize uysa da, tabii ki esnek. Sonuçta her anne ve bebeğin düzeni farklı.

      Yaşasın Kahvaltı!

      Lara 1 Nisan'dan (6.5 aylık olduğundan) beri saat 8:30-9:00 gibi kahvaltı ediyor. Doktorumuzun önerdiği başlangıç şöyleydi:

      1. gün:
      2 x Cicibebe Etimek
      30 cc. su
      1 ölçek biberon maması / anne sütü

      2. gün 
      3 x Cicibebe Etimek
      40 cc. su
      1 ölçek biberon maması / anne sütü

      3. gün:
      4 x Cicibebe Etimek
      60 cc. su
      3 ölçek biberon maması / anne sütü

      Ama bu ölçüler Lara'ya fazla katı geldi. Suratını buruşturup reddetti. Ağzını kilitledi :) Ben de onun sevdiği kıvamı bulmak için birkaç deneme yaptıktan sonra 60 cc. suya 2 ölçek biberon maması / anne sütüne 1.5-2 Cicibebe Etimek, 1 Cicibebe / Hipp bisküvide karar kıldım. Kıvam tutunca bayıla bayıla yedi.

      1 hafta sonra:
      Akşamdan suda bekletilip tuzu alınmış yarım kibrit kutusu peynir (ben keçi peynirini tercih ediyorum) ve 1 tatlı kaşığı üzüm pekmezi ekledik. İnek / keçi peynirini sevmeyen bebekler için 1 tatlı kaşığı labne peyniri katılabilir.

      2 hafta sonra:
      Peynir x 1 kibrit kutusu (labne x 2 tatlı kaşığı), üzüm pekmezi aynı.

      Yalnız, yazın sıcaklarda pekmez verilmiyormuş.

      7. aydan itibaren:
      1 ceviz içi ekledik. Kahvaltıda sevmezse meyve püresine de katılabiliyormuş.

      Şu anda kahvaltımızda 60 cc. biberon maması (Golden Goat 2 tercih ediyorum), 1.5-2 Cicibebe Etimek, 1 cicibebe bisküvi, 1 kibrit kutusu keçi peyniri, 1 tatlı kaşığı üzüm pekmezi ve 1 ceviz var. Tadı ve kokusu harika!

      8. aydan itibaren:
      Fındık büyüklüğünde tereyağı ekledik. Yumurta sarısını bizim doktorumuz kahvaltının tadını bozuyor diye sebze püresine katmayı tercih ediyor. Kahvaltıya kattıran doktorlar da vardır tabii ki. Ben doktorumuzun önerisine uyup haftanın 5 günü, çok iyi pişmiş 1 yumurta sarısını sebze pürelerine katacağım.
       
      Her yeni eklenen şeyde heyecanlanıyorum, çünkü ilk lokmada Lara'nın suratı çok komik hallere giriyor :)

      21 Mart 2011 Pazartesi

      Yoğurt yapmak çok kolaymış...

      Lara sonunda yoğurtla tanıştı. Ve bayıldı! 

      Tabii ben doktor yoğurda başlıyoruz dediğinde çok da bayılmamıştım bu habere. Çünkü yoğurt yapmayı zor sanıyor, hayatımızda Sütaş Baby Mix diye bir şey olduğu için teşekkür ediyordum :) 

      Ama sevgili arkadaşım Gülen’in (o da yeni annelerden) ve annemin gazıyla kendim yapmayı denedim. Ve başardım! Tabii ki tadına baktım. Enfes!

      Ben başından beri yoğurdu keçi sütüyle yapmak istiyordum. Çünkü keçi sütü yapısı yönünden anne sütüne çok yakın. Hamileliğimde doktorumun tavsiyesiyle içmeye başlamıştım. Önceden öldürseler ağzıma sürmem dediğim bu sütü o kadar sevdim ki hâlâ günde bir bardak içiyorum. UHT olarak bir tek marka var piyasada. Kay Süt. 

      Keçinin sadece doğal yemle beslenen bir hayvan olduğunu, suni yem kesinlikle yemediğini de belirtmekte fayda var. 

      Benim gibi tecrübesiz anneler için işte yoğurt tarifi: 

      Seçtiğiniz küçük bir kavanoz miktarında sütü ısıtın (eliniz yanmayacak kadar - ideal sıcaklık 40-45 derece olmalı).
      İçine tercih ettiğiniz bir yoğurttan (ben Ada Organik kullandım) 1 tatlı kaşığı (bir çay kaşığı katanlar da var; kendinize uygun kıvamı deneyerek bulabilirsiniz) ve yavaşça karıştırın (asla çırpmayın).
      Kapağını sıkıca kapattıktan sonra kavanozu bir beze sarın.
      Geceden kaloriferin üstüne koyun.

      Sabaha yoğurdunuz hazır!

      Not: Her yeni yoğurt için bir önceki yoğurttan aynı miktarda maya ayırın. Kendi mayasıyla yapınca kıvamı daha iyi oluyor.  

      Edit (15 Haziran 2011): Havalar ısınıp kaloriferler sönünce kıvamı tutturmak imkansızlaştı. Küçücük kavanozları kocaman battaniyelere de saramayacağımıza göre, ben de yoğurt makinesi almaya karar verdim. Arzum'unkini tercih ettim ve çok memnunum. 40-45 derece sıcaklıktaki 1 kg. süt + tepeleme 1 çorba kaşığı yoğurttan 6 kavanoz yoğurt çıkıyor. Kıvamını bulması 7.5-8 saat sürüyor. Tadı çok güzel ve tazeliğini birkaç gün koruyor. Tavsiye edilir.

      19 Mart 2011 Cumartesi

      Bu da ek gıdalara İtalyan usulü başlangıç...

      Üniversiteden, şimdi İtalya'da yaşayan bir arkadaşım var; Deniz. Dünya şirini 7 aylık Oliver'ın annesi. Benimle kendi doktorunun ek gıdaya geçiş önerisini paylaştı. Kendisinin izniyle ben de burada paylaşıyorum. Beslenme konusunda, ülkeleri geçtik, aynı mahalledeki iki doktor bile farklı önerilerde bulunuyor. Çocuk büyütürken pek çok şeyin olduğu gibi, bu işin de bir standardı yok. Standart olan bir şey varsa o da şu formül sanırım: Doktorun önerileri+başka annelerin tecrübeleri+insiyatif.

      İşte, ek gıdalara Lara gibi 5.5 aylıkken başlayan Oliver'ın doktorunun önerisi:

      Birinci hafta:

      Sebze Suyu

      Patates, domates, havuç, pazı, yeşil fasulye, kabak, bal kabağı ve lahana 2 litre suda iki saat kaynatılır.

      Sebzeler ayırılır. 

      Bu sebze suyuna 1 tatlı kaşığı parmesan peyniri, 1 tatlı kaşığı zeytinyağı, 1 tatlı kaşığı ayçiçek yağı, 2 çorba kaşığı pirinç unu eklenir.

      Birinci haftadan sonra:

      Sebzeler ayırılmıyor. Geri kalan her şey yukarıdaki tarifle aynı. 

      Yani, sebzelerin hepsi birden kaynatılır.
      Yine 1 tatlı kaşığı parmesan peyniri, 1 tatlı kaşığı zeytinyağı, 1 tatlı kaşığı ayçiçek yağı, 2 çorba kaşığı pirinç veya mısır eklenir.

      10 gün böyle devam ettikten sonra:

      Aynı karışıma öğlenleri 40 gr. buharda pişmiş tavuk, hindi, tavşan ya da kuzu eti, akşamları ise et yerine peynir eklenir. 

      Sebze Mamasına ek olarak Meyveli Mama:  

      Yarım elma
      Yarım armut
      Çeyrek muz
      İki bisküvi
      50 cc. süt

      Hepsi blenderdan geçirilir. 

      Yazarken canım istedi :)
       

      27 Şubat 2011 Pazar

      Yaşasın, elini kaşığa daldırdı!

      Dün bu sebze püresi olayı yüzünden fena halde heyecanlıydık. Sabah gidildi, mama sandalyesi alındı (beni tanıyanlar gülmesin; tabii ki turuncu-yeşil). Çabucak eve gelindi, sandalye monte edildi ve hooop Lara içine oturtuldu. Tepkisi ne olacak? Sıkılıp debelenmeye başlaması kaç dakika sürecek? Baktık gülücükler saçıyor, hemen fotoğraf makinesi getirildi ve hevesle aynı pozdan yüz tane çekildi :)

      Derken ben püresini hazırlamaya başladım. Sebzeleri buharda pişirmek için Tefal'in Baby Home makinesini kullanıyorum. Bu makine hem buharlı pişirici, hem blender. Dolayısıyla pratik. Ama ben acemi anne olarak onun kadar pratik miyim? Hayır tabii ki.

      Patatesi, havucu, pirinci tek tek buharladım. Koyduğum su miktarı az geldi falan filan. Neyse en sonunda püreyi hazırlamayı başardım.

      Ve o an! Kaşığın Lara'nın ağzına ilk uzanması. Ya reddederse... Gözümün önüne mama sandalyesinin karşısında maymun olan ben geldi bir an. Hadi Lara, hop hop Lara...

      İlk önce yüzünü buruşturdu. Eh, haliyle. Vücudun tam onun istediği tat ve kıvamda hazırladığı anne sütünden sonra bu tatsız tuzsuz şey de nereden çıktı?! Üstelik teknik olarak da yemesi zor...


      Derken, kaşığa olan ilgisinden midir nedir püreye doğru uzanmaya ve lokmasını alınca gülmeye başladı. Sonunda -tabii ki şu aşamada hepsini bitirmesini beklemiyoruz- tabağın bir kısmını yedi. Çok sevindim!


      Tecrübeli annelerin dediğine göre bebek yemeyi reddederse zorlamamak, ona zaman tanımak gerekiyormuş. Alıştıkça her gün biraz daha fazla yermiş, ilk günlerde birkaç kaşık (kaşığın ucundan tabii) yemesi bile iyiye işaretmiş.

      Bir de, bugün (ikinci günümüzde yani), elini kaşığa daldırdı. Sonra da parmaklarını yemeye başladı :) Diğer anneleri bilemem ama benim için Lara'nın yemek yerken üstünü, başını, elini vs. kirletmesi o kadar önemli değil. Elinde bezle dolaşan annelerden değilim yani. Bu yüzden, mamalı suratını ve sarı, yapış yapış ellerini görmek beni sadece güldürdü.



      İşte ilk püre maceralarımız böyleydi. Ben bu yemek seanslarını pek sevdim doğrusu... :)