11 Ekim 2012 Perşembe

Uzun bir aradan sonra merhaba...

İlk göz ağrım olan bu blogu, hem Lara'nın doktorunun beslenmeyle ilgili tavsiyelerini unutmamak için, hem de başka yeni-annelere ek gıdaya geçişte yardımı dokunur diye açmıştım. Anneliğe alışmaya çalıştığım o keyifli ama accayip yorucu günlerde ilaç gibi geldi bana buraya yazmak.

Lara'ya mama yap, sabahın köründe alt değiştirirken bile şarkılar söyle, zor anlarda annelik taktikleri bulmak için eskisinden çok daha az randımanla çalışan :) beynini zorla, her akşam üstü parka götür, her gün en az bir arkadaş görsün diye çabala, bazen mutluluktan bazen yorgunluktan çıldır derken zaman geçmedi, adeta uçtu, Lara biraz büyüdü vee... bana kendisinden sonraki en değerli hediyeyi verdi.

Bloguma uzun süredir yazamamamın sebebi, işte bu hediyenin ta kendisi; fotoğrafçılık! Ben artık işine aşık bir doğum fotoğrafçısıyım. Çocukluğumdan beri içimin bir köşesinde, ortaya çıkmak için doğru zamanı bekleyen gizli aşkımın hakkını vermek, hayatta bana sunulan bu şansı iyi değerlendirmek için çok çalışmam gerekiyordu, ben de öyle yaptım.

Bu süre zarfında Lara bizim yediğimiz yemeklerden yemeye başladı. Püreler dönemini kapattık. Yarım gün oyun grubuna gitmeye başladı. Oh be dedim. Ama bazı günler oldu ki onu yarım saat sonra deli gibi özledim. Anne değil mi işte; gel-git yürekli kadın... ;)

Son bir şey, ben aslında bu kadar lafı boşuna ettim; "blogumla ilgilenemiyorsam, sebebi www.seydaodabas.com'dur demem yeterliydi. Ama burayı özlemişim. İki lafladık fena mı oldu? :)







6 Nisan 2012 Cuma

İpek Hanım Çiftliği'nden haberi olmayan var mı?


Sanırım yoktur... Ama varsa diye bir kez de ben yazayım bloğumda. İpek Hanım Çiftliği, İstanbul'dan tam zamanında Aydın Nazilli'ye kaçıp kendini doğal hayata adayan Pınar Kaftancıoğlu'nun başarı öyküsü. Bu başarı bize ve çocuklarımıza hormonsuz tarla domatesi olarak geri dönüyor :)


Sadece domates mi? Aklınıza gelebilecek her şey. İnekten taze sağılmış süt, çocukluğumuzda şanslı olanlarımızın tanıştığı mis köy ekmeği, klasik bir şehir insanının "bu ne yahu hayatımda görmedim böyle bir ot" diyeceği bilumum otlar...

Pınar Hanım'ın mail grubuna üye olduğunuzda o haftanın ürün listesi mailinize geliyor. İster tüm koliyi, ister seçtiklerinizi istediğiniz miktarlarda sipariş edebiliyorsunuz. Koliniz iki gün içinde kapınıza geliyor. O koliyi açmak çok zevkli. Bir kez mutlaka deneyin derim.

Her şeyden önemlisi, günümüzün "daha fazla kârlılık için bas hormonu, ilacı" felsefesini güden, karşımıza parafinden cilalı gibi görünen, 10 gün boyunca dayanan, neredeyse plastik kıvamında biberleri, domatesleri hiç yüzü kızarmadan getiren tarım sisteminde, Pınar Hanım dürüst, insanca bir mücadele veriyor. Ayrıca etrafındaki onlarca köylüye, daha önemlisi kadına istihdam sağlıyor. Ben mailimde yazmıştım ama bir kez de buradan teşekkür ediyorum kendisine.

İncelemek isteyen için: www.ipekhanim.com



29 Şubat 2012 Çarşamba

Düdüklüde Şipşak Çorbalar

Lara'yı 14. ayda sütten kesmemin ardından bir süre "Eee? Şimdi ne vereceğim uyumadan önce?" bocalaması yaşadım. "Devam sütü mü? Kaşık maması mı? Yoksa bildiğimiz akşam yemeği mi? Emzirmek ne rahattı, şimdi işin yoksa yemek düşün dur..." buhranlarına kapıldım. En nihayetinde doktorumuza da danışarak akşamları ona hafif ama bol vitaminli çorbalar yapmaya karar verdim. Nasıl olsa etli-tahıllı bomba pürelerini öğlen yiyordu. 

Fakaat normal tencerede dakikalarca çorba karıştırma eylemi benim gibi sabırsız birini garanti bunalıma sokacaktı. Düşündüm taşındım, yıllardır almamakta direndiğim düdüklüye kapılarımı açtım. Tercihim Tefal Acticook oldu. Bu alengirli ve süper hızlı arkadaşımızın içinden bir de tarif kitabı çıktı. Benim gibi mutfak acemileri için bingo! Çorbaları nefis. Her gün sırayla yapıyorum Lara'ya. Bayılarak yiyor. 


İşte tarifler: 

Sütlü Pırasa Çorbası
1 litre su / tavuk suyu, 4 yemek kaşığı zeytinyağı, 750 gr. küçük doğranmış pırasa, 2 diş ince doğranmış sarmısak, 1 adet defne yaprağı (ben koymuyorum), 1 küçük boy doğranmış patates, 1 su bardağı süt, az tuz ve karabiber
Zeytinyağında pırasayla sarmısakları kavuralım. 
Patatesi ve suyu ekleyelim. 
Düdüklü tencereyi 10 dakikaya ayarlayalım. 
Piştikten sonra hafif ısıttığımız sütü, tuzu ve karabiberi ekleyelim. 
Blenderdan geçirelim. 

Patates Çorbası
750 ml. su / tavuk suyu, 700 gr. küp kesilmiş patates, 2 diş ince doğranmış sarmısak, 1 orta boy soğan
1 orta boy, doğranmış kereviz, 30 gr. tereyağı, 2 yemek kaşığı zeytinyağı, 4 yemek kaşığı krema (ben krema yerine biraz süt katıyorum), 2 dal taze ince dilimlenmiş taze soğan (ben koymuyorum), 2 dal maydanoz, tuz, karabiber (kimyon ve pul biber de var fakat bunlar şimdilik out)

Tereyağı ve zeytinyağını soğan ve sarmısakla kavuralım. 
Patates, kereviz ve suyu ekleyelim.
Tencereyi 8 dakikaya ayarlayalım.
Çorbayı blenderdan geçirelim. 
Tuz, karabiber ekleyelim. 
İsteğe göre taze soğan ve maydonozla süsleyelim.

Balkabağı Çorbası
750 ml. su / tavuk suyu, 800 gr. soyulup küp kesilmiş balkabağı, 1 orta boy soğan, 2 diş ince doğranmış sarmısak, 30 gr. tereyağı, 2 yemek kaşığı zeytinyağı, 3 yemek kaşığı krema (ben koymuyorum), tuz ve karabiber, tarçın.

Tereyağı ve zeytinyağını soğan ve sarmısakla kavuralım. 
Balkabaklarını ekleyelim, 2-3 dk. daha kavuralım.
Suyu ekleyip tencereyi 7 dakikaya ayarlayalım.
Çorbayı blenderdan geçirelim, 
Tuz, karabiber ve kullanacaksak kremayı ekleyip karıştıralım.

Mercimek Çorbası
1000 ml. su / tavuk suyu, 1 orta boy soğan, 2 diş ince doğranmış sarmısak, 125. gr yıkanıp süzülmüş kırmızı mercimek, 1/2 küp kesilmiş havuç, 1 tatlı kaşığı biber salçası (ben mevsimiyse eğer domates kullanıyorum), 1/2 limon suyu, 2 yemek kaşığı zeytinyağı, tuz, karabiber, kimyon. 


Zeytinyağı, soğan, sarmısak ve havucu kavuralım. 
Su, biber salçası veya domates ile mercimeği ekleyelim.
Tencereyi 12 dakikaya ayarlayalım.
Çorbayı blendardan geçirelim.
Tuz, karabiber, kimyon ve limon suyunu ekleyip karıştıralım.


Domates Çorbası
500 ml. su / tavuk suyu, 1 kg. soyulup kabaca doğanmış taze domates, 1/2 orta boy soğan, 2 diş ince doğranmış sarmısak, 1 yemek kaşığı biber salçası, 1 tatlı kaşığı un, 3 yemek kaşığı zeytinyağı, 2 yemek kaşığı krema (ben kullanmıyorum), 3 yemek kaşığı rendelenmiş kaşar peyniri (ben kullanmıyorum), tuz, karabiber.


Zeytinyağı, soğan, sarmısağı kavuralım. 
Unu ekleyip bir iki dk. daha kavuralım. 
Su, domates ve kullanacaksak biber salçasını ekleyelim.
Tencereyi 8 dakikaya ayarlayalım. 
Çorbayı blendardan geçirelim.
Tuz, karabiber ve kullanacaksak kremayı ekleyip karıştıralım.


Edit: Bu yazı bir zamandır taslak halinde bekliyordu, ancak tamamlayıp yayınlayabildim. Lara şimdi 17.5 aylık ve çorbanın yanı sıra normal akşam yemeği de yiyor. Örneğin biber dolmasına, yeşil mercimek yemeğine bayılıyor. Fakat ben yine de en az 3 akşam çorba veriyorum. Çünkü hem hafif, hem besleyici.  











14 Aralık 2011 Çarşamba

Bu termoslardan Türkiye'de niye yok?


Geçen bahar, yazın eve girmeyeceğimizi düşünerek harıl harıl bebek termosu arayışına girmiştim. Fotoğraflardakileri bir arkadaşımda görüp çok beğenmiştim. Lakin o da Türkiye'den almamış, Amerika'daki bir arkadaşına getirtmiş. Bir umut internetin altını üstüne getirdim ama yok yok yok. Anlayabilmiş değilim; neden sporcu termosu, çay termosu vs. her türlü termos yurdumda mevcutken bebek termosu yok?

Derken, Amerika'dan getirtmeye karar verdim ben de. Yakınlarda gelecek biri yoktu. Araştırdım, www.borderlinx.com'u buldum ve Amazon üzerinden sipariş verdim. Elime ulaşması bayağı sancılı oldu gerçi; yanı sıra bebek şampuanı, losyonu vs. de istemiştim, gümrüğe takıldık. Sonrası vekaletnameler, bekleyişler, uzun ve sıkıcı bir hikaye.

Neyse, annelere diyeceğim odur ki, ne yapın edin iki tane termos edinin. Yaz-kış miniklerin püreleri birkaç saat sıcak, yoğurtları vs. de soğuk kalsın. Ve atın kendinizi sabahtan dışarıya. Bebeğiniz yemeklerini ağaçlara, denize, kedilere baka baka yerken siz de açık havada nefeslenin, tazelenin. Unutmayalım, en mutlu anne dışarıya çıkan annedir. :)

1 Ekim 2011 Cumartesi

İyi ki doğdun Lara kurabiyesi


Biricik kızım 13 Eylül'de 1 yaşına bastı. Annesi de ona Lara kurabiyesi yaptı! Kendimden bu performansı beklemezdim. Motivasyonumu taa hamileyken bugünü düşünüp Tchibo'dan aldığım harf kalıplara ve bir yerlerden bir şekilde edindiğim sevimli hayvancık kalıplara borçluyum. 


İtiraf ediyorum, işi zevkli hale getiren bu şeyler olmasaydı benim gibi mutfakla arası iyi olmayan birinin bu işe girişmesi pek mümkün değildi!! Zaten üzerlerine yumurta sürmeyi unutmuşum... Ayrıca laf aramızda, biraz sert oldu; unu fazla kaçırmışım. Bisküvi de diyebiliriz benimkine :) Neyse... 

İşte Lara Kurabiyesi'nin tarifi: 

250 gr. şeker
250 gr. ateşte eritilip ılıtılmış tereyağı
4 yumurta
Bir tutam tuz
Aldığı kadar un
Üzeri için çırpılmış 2 yumurta sarısı
Bir tutam tarçın
Yarım çorba kaşığı limon rendesi
Şekeri ve yumurtayı çırpın.
Tereyağı, limon rendesi ve tuzu ekleyin. 
Unu azar azar ekleyin. 
Hamuru 1 saat dinlendirip 2-3 mm. kalınlığında açın.
160 derecede 20-30 dakika pişirin. 

Ham hum afiyet şeker!


Ve... İyi ki doğdun Lara'm. Anne seni çok seviyor. 

22 Ağustos 2011 Pazartesi

Kaşık sende bebek...

6. ayından itibaren, "haydi Lara  biberonunu kendin tut", bak Lara bu alıştırma bardağı, haydi suyunu kendin iç bakalım"  derken sevgili kızım 11 aylık oldu ve artık kaşığıyla mamasını kendisi yiyebiliyor. Tabii ki benim yardımlarımla...

9. ayından beri öğlen püresini yedirirken Lara'ya da bir kaşık veriyor ve ne yaptığını gözlemliyordum. Bekleneceği üzere, ilk önce ve en çok dişlerini kaşımak için kullandı. Hiç şaşırmadım. Derken, bir gün beni taklit etmeye başladı; kaşığı sarsakça tabağa daldırıp mama almaya çalıştı. Eh, haliyle beceremedi. Zaten asıl önemli olan aletin nasıl kullanıldığını çözmüş olmasıydı.

Son bir haftadır kendimize bir yöntem geliştirdik. Ben "Anne kaşığa mama doldursun, Lara yesin" diyorum, kaşığını bana veriyor, biraz püre koyup "Şimdi Lara yesin" diyorum ve hoop kaşığı alıp ağzına götürüyor. Mamayı güzelce yedikten sonra bir de sıyırıyor :)

Kaşığa her gün biraz daha hakim oluyor; her denemede daha da ustalaşıyor. Ona bir şeyler öğretmekten, yeterince sabırlı ve yavaş davrandığımda bir şeyleri nasıl kolayca öğrendiğini görmekten çok mutlu oluyorum. Bebekler konuşamıyorlar belki, fakat bizim sandığımızdan çok daha fazlasını anlıyorlar.

Bebek Lara, o kadar tatlısın ki, bazen hep böyle kal, zaman o mama sandalyesinde donsun istiyorum. Ama şunu bil ki hayatta birlikte keşfedeceğimiz, kaşıkla yemek yemekten çok daha zevkli şeyler var. Sen anneye bakma, güzel güzel büyü bir an önce :) 


18 Ağustos 2011 Perşembe

Birkaç süper kitap ve eğlenceli yemek saatleri

Neşeli Saklambaç serisinden bahsediyorum. 4 kitaptan oluşuyor; Harr Harr! (yani içinde arslan, kaplan, maymun vs. safari hayvanları olan), Havv Havv! (kedi, köpek, civciv vs. nispeten daha sakin hayvanlar olan), Biip Biip! (taşıtlar; tren, itfaiye arabası filan var) ve Bıcı Bıcı! (Penguen, kurbağa, ördek vs. sulak hayvanlar).

Lara'ya ilk önce arslanlısını almıştım. Odası, çarşafları vs. her şeyi safarili diye... (Zaten Lara'nın ilk tanıdığı hayvan aslan; kazara görse merhabaa diye boynuna atlayacak). O kadar sevdi ki, bir daha elinden düşürmedi.

6-7 aylıkken saklambaç kapaklarını kaldırmayı öğrendi, 9 aylıkken bir gün maymunun sesinin aynısını çıkarıverip beni dumur etti, 11 aylık oldu hâlâ günde 100 kez baksa sıkılmıyor. Her çıkarttığımda (ortalıkta bırakamıyorum, yiyor çünkü!) ilk kez görmüş gibi seviniyor.

İşin en güzel tarafı, biz bu kitapları çoğunlukla mama sandalyesinde okuyoruz. Kahvaltı ve öğlen yemeği süper geçiyor. Hiç zorlanmadan, yorulmadan... Aslan kükredikçe Lara ağzını açıyor, hoop bir kaşık... 

Fil böğürüyor (eheh evet böğürüyor, çok komik), bir kaşık daha. "Laraa, göster anneye baykuş nerede?" Lara o minik elini kapağın altına sokup baykuşu açıyor ve püre bitti!

Özetle, bu seri hem kitap okumayı şimdiden sevdiriyor, hem ince motor becerilerini geliştiriyor, hem hayvanları öğretiyor, hem de bazen her anneyi çıldırtan yemek saatlerini eğlenceli hale getiriyor. Eh, daha ne olsun?